İsrail ve Vaad Edilmiş Topraklar (Siyon Vadisi - Zion Valley)
SİYON VADİSİ
Ülkemiz ve tüm insanlık büyük bir tehdit ve tehlike altındadır. Nasıl ki bir hastalığın tedavisi için öncelikle buna sebep olan mikrop veya virüslerin teşhis ve tanısı gerekiyorsa bu insanlık tehlikesine sebep olan küresel güçlerinde teşhisini yapmak ve buna göre önlem ve çareler bulmak zorundayız. İşte bu yazı dizimiz bu hakikati anlamanıza umuyoruz ki yardımcı olacaktır.
GİZLİ DÜNYA DEVLETİ
yeryüzünü tamamen küfür kaplamıştır ve yaşadığımız Ahir zaman dönemi bir rövanşa tanık olacaktır.Allah’ın izni ile küfrün, anarşinin, yoksulluğun, ahlaksızlığın ve her türlü melanetin işlendiği 21.yy sıkıntılı bir dönemimden sonra adalete, bolluğa, berekete ve İslam ahlakı ve kurallarının egemen olduğu bir zaman dilimine bırakacaktır.Ancak bu kolay değidir.Çünkü 5769senesinden beri nihayi hedefine ılaşmak için bütün gayreti ile uğraşan devletler üstü güçlerin ve şeytan şebekelerinin deşifresi gerekmekte ve buda yeterli olmayıp, insanlık ve bu güçlerin esiri olmuş devletler biran önce uyanıp,bu şeytan düzeninin yıkılması için tedbir ve projeler geliştirmek zorundadırlar.İşte tam bu noktada dünyanın merkezi Türkiye’dir.Yani bir dünya düzeninde başrollerinde Türkiyemizin olacağı kutlu bir doğuma hazır olunuz.
Doğum elbette çok sancılı olacaktır.çünkü karşımızdaki güç siyasi ,iktisadi,askeri,hukuki ve her alanda organize olmuş ,bütün insanlık üzerinde hakimiyet kılmak ,bütün insanları köle yapmak ve kendisine tabi kılmak ve sömürmek isteyen bir güçtür.Bu gücün gayelerini ,metodlarını ,nasıl çalıştıklarını ,bütün dünyayı avuçlarının içine nasıl almak istediğini ve bunun içinde asırlardan beri gelişerek bugün ki dünya düzenine nasıl ulaşabildiklerini anlamak zorundayız.Bu gücün adı G.D.D yani GİZLİ DÜNYA DEVLETİdir.
KİM BUNLAR
Yanlız Kur’anı Kerim bir noktası dahi değişmeden muhafaza edilmiştir ve ALLAH(C.C) Kur’anı kıyamete kadar muhafaza edeceğini bize bildirmiştir.Bugün Hz.Musa(A.S)a gönderilen Hak kitap ,Tevrat’ın ,Hz Davut(a.s) gönderilen Hak kitap Zebur’un ,Hz İsa (as) gönderilen İncil’in asılları yoktur.
Ve bunlar insanlar eli ile değiştirilmişlerdir.Konularımızın çıkış noktası da burasıdır.bunu anlamadan bugün ki siyaseti , dünya konjektörünü ve olan biteni anlamamız mümkün değildir.Şöyle ki; bildiğiniz gibi Süleyman(a.s)a Allah her şeye hükmetme gücü vermiştir.Süleyman(a.s) Musa(a.s)a indirilen Tevrat ile hükmediyordu.
Ama Ben-i İsrail Yahudilerinin çoğu daha o tarihlerde KABBALA denilen bir büyücü ve onun şeytani öğretilerine tabi olmuşlardı.Süleyman (a.s)a ve Tevrat’a iman etmiyor,şeytanla itibat kurma sanatı olan bu gizli ilim ile amel ve itikat ediyorlardı.(KABBALA; Tevrat inmeden çok daha önceleri Yahudi ruhban sınıfının geliştiği bir öğretidir.
Büyü ve şeytani güçlerle bağlantı sanatı olup negatif güçlerin öğretisi olarak şeytan dininin tüm özelliklerini içerir.Masonluk tamamen Kabbalist bir öğretiye dayanır.
Gelenek veya ağızdan kulağa anlamına gelen Kabbala sır esasına dayanır.Bu sırların tamamı , JERUSALEM LODGE (Kudüs locası) nın 3 kabbalisti tarafından ezberde tutulur.Kabbalistlerden biri öldüğünde İsrailin 70-ler meclisi (Sanhedrin) den seçilen bir aday aynı bilgileri devralır.
İleride size sunacağımız teşkilatlanma dünya şeması 1ABD dolarının arkasındaki piramitin detaylı açılımı olacaktır.İşte tüm dünyayı yöneten ama görünmeyen güçlerin beyin merkezi bu 3 hahamdır.Bu konuya ileride tekrar gireceğiz.
Süleyman(a.s.) şimdiki Mescid-i AKSA nın olduğu yere 12 ayrı site ve birde mabet yaptırmış. Ve buradan bütün dünyaya hükmediyordu.Burasının inşaası sırasında bugün ki masonluğun ataları olan kabalacı masonları ve cinleri çalıştırıyordu.(bakınız Kur’anı Kerim Sebe’ Sûresinin 13 Ayetinde
Cinler Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapıyorlardı Ey Davûd ailesi şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.
Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini. (Sad (36-38)suresi)
Bu inşanın baş ustalarından birisi olan Hiran Abif işte bu günümüze kadar gelen ve dünyanın başına felaketler getiren siyonizmin ve onun kitabı olan kabbalanın baş mimarıydı.(bugün ABD de New york taki özgürlük anıtı onun annesi adına dünya masonlarınca dikilmiş olup bu konu daha sonra tekrar işlenecektir).
Hiran Abif genel bir görüşe göre cinlerden bir taife idi. Ve bir kavga esnasında öldürüldü.
Bugün Filistindeki Mescid-i Aksa’nın batı tarafında Yahudilerin ağlama duvarı olarak ibadet ettikleri yeri yapan ve masonların duvarcı ustası ve peygamberi olarak kabul ettikleri ve de İsrailin Mesih projesi yada diğer ismi ile B.O.B projesinin asıl amacı buna yöneliktir.
Onlara göre bir Mesih gelecek , masonluğu dünyaya yayıp insanları şeytana kulluk eden köleler haline getirip şeytanın dünya hakimiyetini sağlayacaktır.
Süleyman (a.s.) vefatından sonra bu kabalacı Siyonist merkezler ve Yahudi hahamları gerçek Tevrat’ı halktan gizlediler.Ve şeytanın emirlerini sanki haşa Allah’ın emirleriymiş gibi mevcut Tevrata ekleyip Yahudi ruhban sınıfını oluşturdular.
VE MUHARRİF TEVRAT’TAKİ ŞEYTANIN AYETLERİ
1:Vaad edilmiş topraklar ve dünya karalığı
“O zaman Rab bütün milletleri önünden kovacak ve sizden büyük milletlerin mülkünü alacaksınız.Ayak tabanınızın bastığı heryer sizin olacak.Sınırınız çölden Lübnan’dan, ırmaktan (nil) Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır.Önünüzde kimse duramayacak.Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır.”(Tevrat , Tensiye bölümü 12/ 25 )
“Ben dedim, siz ilahlarsınız.Ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız.Kalk ey Allah yeryüzüne hükmet zira milletlerin hepsine sen varis olacaksın.”;(Tevrat Mezmurlar bölümü 82/6-8)
Bu muharrif ayetlerden de anlaşılacağı gibi bahsi geçen Rab Siyonistlerin iman ettikleri bir Amerikan dolarının arka tarafındaki piramitin üstünde bulunan mason gözünün ilahı olan LUSİFER adını verdikleri tek gözlü şeytandır.Oysa Rab’bimiz Allah’ (C.C) bu gibi benzetme ve noksan sıfatlarından tenzih ederiz.O gerçek ve Kudret ve güç sahibidir.
Siyon Aşıkları ve Siyonizm
Bu kutsal buyruk bizzat İsrail'in Tanrı tarafından verilmiş, önce Abraham/Hazreti İbrahim, sonra Jacop/Hazreti Yakup ve Moşe/Hazreti Musa, nihayetinde Yeşaya/ Hazreti Yuşa tarafından İsrailoğullarına iletilmiştir.
Tanrı vaadi topraklara yolculuğun anlaşmaya dayalı ilk buyruğu da Tanrı Dağı/Sina Dağı’nda verilmiştir. Bu dağda yapılmış olan Tanrı Çadırı Yerüşalim/Kudüs’e götürülmüş ve Siyon Dağı’nda Şelomo Ameleh/ Hazreti Süleyman tarafından Tanrı Tapınağı yapılarak, kutsal emanetler burada muhafaza edilmeye başlanmıştır.
"BÜYÜK GÖÇ"
İki bin yıldan fazla bir zamandır göçte yaşayan Yahudiler için Siyon’a geri dönmek, Tanrı Tapınağı/Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek, bir zamanların Büyük İsrail Krallığı’nı yeni İsrail Devleti olarak Tanrı vaadi topraklarda kurmak bir hayal değil, gerçekleştirilmesi için çaba gösterilen bir inançtır.
Bu anlamda Siyonizm; belki de kelimenin en sade anlamı ile Siyon’a yerleşmek ve güç olmak demektir.
"SİYONİZM NEDİR"
Siyonizm ve Filistin üzerine yapmış olduğu çalışmalarla dikkat çeken M. Kemal Öke, Siyonizm’i şöyle tanımlamaktadır;
- “…Siyonizm teriminin kökünü oluşturan "Siyon" sözcüğü Musevi tarihinin ilk çağlarından beri Kudüs ile eş anlamlı olarak kullanılagelmiştir.
Bu kelimeye Filistin’deki birinci Musevi tapınağının Babilliler tarafından yıkılmasından sonra özel bir anlam verilmiş ve “Siyon”; yurtlarından kovulmuş Yahudi halkının Filistin’e dönme arzu ve özlemini benliğinde toplayan bir duygu hazinesi olmuştur. Nitekim Siyon adı ilahilerde sık sık geçer. Eski Ahit; Babil nehrinin kıyısında oturup da ağladık/Siyon’u hatırladıkça “ der...”
"SİYONİZM NEREDEN ÇIKTI"
Bu tanımlamaları günümüze taşıdığımızda ise Siyonizm; Yahudilerin Filistin’de bağımsız bir devlet şeklinde yerleşmesini ve orada Yahudiliğin tüm kurumları ile dirilmesini amaçlayan evrensel bir hareket olarak ortaya çıkmaktadır[1].
"İSRAİL İLE SİYONİZM ARASINDAKİ BAĞ"
Peki, bu topraklardaki Filistinliler ne olacak, diye soracak olursanız, bu soruya cevabı bir dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir, 1969 yılında, açıkça vermiştir:
- " Bir Filistin Halkı yoktur… Bizler gelip de onları kapıya koyduğumuz ve ülkelerini ellerinden aldığımız için değil. Onlar mevcut değildir".[2]
"İLK HAREKET 1876'DA BAŞLADI"
Bu tarihte Kudüs Sancağında 25.000 Musevi’ye karşılık 457.592 Arap yaşamaktadır.
Filistin’e yerleşen ilk Yahudi grupları Yafa yakınlarında küçük tarımsal sömürgeler kurar. Buna, ‘Siyon’da İlkler’ anlamına gelen ‘Rişon Lesson’ adı verilir.
"SİYON NASIL SİYONİZM OLDU"
1885 yılı itibariyle üye sayısı 14 bindir.
Yıllık geliri ise beş bin dolar civarındadır.
Siyon için Filistin’e büyük göç dalgası başlamadan önce, Musevilerin Eski ‘Yishuv’ dedikleri bir Musevi yerleşimi Filistin’de vardı. Eski Yishuv, çoğunlukla 1492’deki İspanya engizisyonundan kaçmış ve o zamandan beri Osmanlı uyruğunda bulunan Seferadim Yahudileri’nden oluşuyordu. Osmanlı millet sistemi içerisinde padişahın diğer uyrukları gibi yaşıyorlardı.
Bu dindar gruplar, ‘Haluka’ denilen ve Avrupa’da toplanıp Filistin’de dağıtılan sadakalarla yaşamlarını sürdürmekteydi. Zaten iki bin yıllık dünya göçleri içinde, Yahudilerin Filistin’le bağlarını kesmiş olduğunu düşünülemez, çünkü Tevrat ve Tanah var ise Filistin’de her zaman Yahudi toplumu da olacaktır; Tanrı vaadi topraklardır, kutsal yerdir, kutsal hac’ın yapıldığı yerdir.
"SİYONİZM ARDINDA ÜNLÜ ROTHSCHİLDLER"
Siyonistler, 1836 gibi erken bir tarihte, Rothschild’lere, zamanın Filistin ve Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan Kudüs’ün satın alınması için bir girişimde bulunmalarını rica ederler.
Rothschild’lerin, Siyonizm anlamında, cevabı açık ve nettir:
- " Ben sizin yardımınıza, perişanlığınızdan ve fukaralığınızdan gelmedim. Dünyanın başka yörelerinde de benzeri felaket vakaları vardır. Bu işi yaptım, çünkü sizde, hepimiz için son derece kutsal olan bir idealin, İsrailoğullarının eski yurduna dönme rüyasını ve bir Yahudi rönesansını gerçekleştirecek kapasitede gördüm"[3]…”
"FİKİR BABASI THEODOR HERTZL"
Herzl, 1860 yılında Budapeşte’de orta halli bir konfeksiyoncunun oğlu olarak dünyaya gelir. Dindar bir ailesi olan Herzl, geleneksel bir orta öğretimden sonra Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girer.
Roma hukuku üzerine uzmanlaşır ve 1884’te doktorasını alır. Edebiyat ve güzel sanatlara da meraklı olan Herzl, bir süre avukatlık yapar.
Yahudi sorunu ile tanışması Viyana yıllarına dayanır. Ancak Fransa’da yaşanılan geçen Dreyfus Davası onu bu sorunun içine çekmek için yeterli olur[4].
Siyonizm hayali, Herzl’in Yahudi Devlet [5] adlı kitabı ile hayat bulacaktır.
"GÖÇTEKİ YAHUDİLERE BİR DEVLET"
Bugünkü İsrail devletinin ne şekilde kurulması gerektiğine ilişkin önemli ipuçları vermektedir.
Herzl’in Yahudi toplulukların dikkati çekmek için vurguladığı kavramlar önemlidir:
- " Biz bir ulusuz, tek bir ulus"![6]..”
Herzl, sözlerini hep ulus kavramı üzerinde yoğunlaştırmıştır:
- " Baskı ve zulüm bizi yok edemeyecektir. Yeryüzünde hiçbir ulus, bizim yaşadığımız acılarla ve zulümlerle karşılaşsaydı varlığını sürdüremezdi, hayatta kalamazdı… Biz bir ulusuz, tek bir ulus"![7]”
Herzl’in ulus kavramı üzerinde vurgu yapmış olması boşa değildi; çünkü bir ulus var ise elbet onun toprağı, vatanı, elbet onun bir bayrağı ve elbette onun bir devleti olması gerekiyordu.
Geçmişteki Yahudi aleyhtarlığı(antisemitizm)’nı Yahudilerin Musevi oluşlarına bağlayan Herzl, günümüzde ise bu karşıtlığın siyasi ve ekonomik sebeplerinin olduğuna işaret etmekteydi. Siyasi nedenleri güçlü Yahudi lobilerine, ekonomik nedenleri ise parayı işleterek zengin olan Yahudi gruplarına bağlıyordu.
"DÜNYADA YAHUDİ GÖÇÜ SİYONİZME KULLANILDI"
- " Bu sadece bizim soy ağacımıza sarılmamıza yardımcı oluyor ve bizi daha öncesine göre daha yabancılaştıran nefreti kapsıyor. Böylece hoşumuza gitse de gitmese de, biz varız ve ortak özelliğimizle tarihi bir topluluk olarak bundan sonra kalıcı olacağız. Biz bir ulusuz!.. [8] .”
"SİYONİZME GİDEN YOLDA DERNEK VE ŞİRKET"
Buna gerekçe olarak Herzl’in ortaya koyduğu örnek oldukça çarpıcı ve akıllardan çıkmayacak kadar da ürkütücüdür:
- “…Farz edelim, mesela, bir ülkeyi yırtıcı hayvanlardan temizlememiz gerekiyor. Kolları sıvayıp beşinci yüzyıldaki Avrupalıların yaptığı gibi işe başlamamalıyız. Oku, mızrağı kuşanıp tek başımıza ayı avına çıkmamalıyız. Büyük ve etkin bir av partisi düzenleyip hayvanları toplu bir şekilde kovalamalıyız ve parçalayıcılığıyla gününde olan bombamızı tam ortalarına atmalıyız[9].”
Herzl’in bu vahşi ve acımasız örnek hareket tarzına paralel olarak, Tevrat’ta geçen şu sözleri hatırlamamak da mümkün değil:
“… Tevrat’taki ifadesiyle yaklaşık dört yüz yıl süren Mısır’daki kölelik döneminden sonra İsraoğulları Musa’nın önderliğinde Tanrı’nın vaad ettiği topraklara doğru yola çıkar. Kurtuluşun coşkusuyla Tanrı’ya şükran türküleri söyler:
- " Öncülük edeceksin sevginle kurtardığın halka, kutsal konutunun yolunu göstereceksin gücünle onlara. Uluslar duyup titreyecekler, Filistin halkını dehşet saracak. Edom beyleri korkuya kapılacak, Moav önderlerini titreme alacak, Kenan’da yaşayanların tümü korkudan eriyecek. Korku ve dehşet düşecek üzerlerine, Senin halkın geçinceye dek, ya RAB, Sahip olduğun bu halk geçinceye dek, Bileğinin gücü karşısında taş kesilecekler.[10]”
"ORTADOĞU'DAKİ SAVAŞ 3.000 YILLIK SAVAŞ"
Musa’nın sözleri İsrail mutluluk şarkısındaki sözlerle örtüşmekte ve gelecekteki kutsal bir savaşın, İsrail-Filistin, İsrail-Arap, işaretlerini açıkça vermektedir:
"Tanrı mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu kovacak. Tanrı bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız. Kız alıp vermeyeceksiniz. Kızlarınızı oğullarına vermeyeceksiniz; oğullarınıza da onlardan kız almayacaksınız.”
Herzl, kitabında Siyon Devleti için çizdiği plana uygun olarak, 1897 yılında, İsviçre’nin Basel kentinde üç gün süren bir Birinci Siyonist Kongresi’ni topladı.
Siyonist Bayrağı olarak ‘altı köşeli David/Davut Yıldızı’ seçildi.
Kongre bittiğinde Herzl, günlüğüne şunları yazdı:
- " Basel’de Yahudi Devleti’ni kurdum. Eğer bugün bunu açıklarsam, herkes beni alaya alır. Oysa, belki beş, fakat hiç şüphesiz ki elli yıl içinde herkes bu gerçeği görecektir. Yahudi devletinin varlığı manevi temellere oturtulmuştur, bu devlet Yahudi halkının istek ve azmi ile kurulmuştur [11] …”
"3.000 YILLIK PLAN İŞLETİLDİ"
Başlangıçta yani Herzl’in Yahudi Devlet kurma planları içerisinde yurt olarak seçilmiş iki yer vardı: Arjantin ve Filistin.
Herzl, bu iki yerden birinin seçilmesi gerektiğini ancak buna Yahudi halkının karar vereceğini açıklıyordu:
“…Filistin mi, yoksa Arjantin’i mi seçmeliyiz? Biz bize verileni ve Yahudi halkının seçtiğini seçmeliyiz. Dernek her iki noktayı da göz önünde bulundurmalı.
"YAHUDİLERE YURT ARJANTİN Mİ"
"YAHUDİLERE YURT FİLİSTİN Mİ"
Biz varlığımızın garantisini verebilecek bütün bir Avrupa’yla ilişki halinde olacak tarafsız bir devlet olarak kalmalıyız. Hıristiyanlığın kutsalları, uluslar yasası diye çok bilinen bir statü gibi onlara özel topraklar statüsü verilmesiyle korunabilir. Bu kutsalların onurunun korunmasını düzenlemeliyiz; varlığımızla bu görevin yerine getirilmesi için sorumluluk almalıyız [12] …”
"SİYONİST DEVLER İÇİN KARAR"
Filistin’de Yahudi çiftçi, esnaf ve tüccarının anlamlı bir şekilde yerleştirilmesi,
Her ülkenin yöresel yasalarına uygun bir biçimde Musevilerin birleştirilmesi ve örgütlenmesi,
Yahudi ulusal duygularının ve bilincinin kuvvetlendirilmesi,
Siyonizmin amacına erişebilmek yolunda ilgili hükümetlerin onayını almak için hazırlık çabalarına girişilmesi [13] …
Herzl, ayrıntılı bir plan hazırlar. Buna göre; Osmanlı borçlarının birikmiş faizi olan 1.5 milyon Sterlin Yahudi bankerlerce karşılanacaktır. Ayrıca Osmanlı borç tahvillerinin borsadan toplanması için yine Yahudi bankerler 30 milyon Sterlin temin edecektir.
Buna karşılık Osmanlı’dan talep edilen; Hayfa da dahil olmak üzere, Akka Sancağı’nın Siyonistlere verilmesidir [16] .
"OSMANLI SİYONİZMİ KABUL ETMEDİ"
Bir ara İngilizler, 1903 yılında, İlk Siyonistlere Uganda’da bir Yahudi vatanı önermiş ama onlar bu öneriyi geri çevirmişlerdi. Ama Siyonistler Filistin’e dönme konusunda ısrarcı oldular.
Bir gün İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres bir soru sorulur:
- " Soykırımdan canını kurtarabilmiş birkaç Yahudi, kuşkusuz bir Yahudi devleti olsun da neresi olursa olsun, gitmeye hazırdı. Bu, bu günkü Sovyetler Birliği’nden kaçan Yahudiler için de geçerlidir. Sizce Uganda’da bir Yahudi Devleti yaşayabilir miydi?"
Peres:
- " Hayır. Yahudi, inancının kaynaklarına dönmelidir. Ben Gurion, Yahudiliğin bir din değil, bir inanç olduğunu vurgulardı. Aradaki fark, bir din bir örgüttür; tanrısıyla, papasıyla, tüm bir yapısıyla, buna karşılık Yahudiler ile Tanrı arasında, bildiğimiz kadarıyla bir aracı yoktur ki, ben de Ben Gurion’un bu görüşünü tamamen benimsiyorum.
Yahudilik eksiksiz ve bütünleşmiş bir sistemdir, üstlenilebilir bir yükümlülükler bütünü olarak çıkar karşımıza, bölünemez tek bir Tanrı’ya inanmak gibi. Sonra da belirli bir dile yani İbranice‘ye inanmak gibi, bir vatana İsrail’e kendini adamak gibi. Ulus kavramı, din devleti kavramı veya coğrafya, din, tarih açısından bir yere bağlı olmak kavramı arasında hiçbir ayrım yoktur. Gerçekte söz konusu olan evrensel bir yükümlülüğe girmektir" [17] .
Peres bu açıklamasında Yahudiliği din, tarih ve coğrafyanın birlikteliği olarak görmektedir.
Siyonizm eğer ki coğrafya, din ve tarih olarak bir ulus yaratmak ise, karşımıza Kudüs merkezli, başlangıçta Filistin topraklarında, ancak sonradan Nil’den Fırat’a kadar uzanan coğrafyada Büyük Siyon Devleti bir gün mutlaka çıkacaktır…
BU NOKTADA ÖNEMLİ OLAN "TÜRKİYE SİYON DEVLETİ PROJESİNE DESTEK VERECEK MİDİR YOKSA BU PROJEYE KARŞI BİR SİYASET Mİ İZLEYECEKTİR", BUNA ŞİMDİDEN KARAR VERMEKTİR.
Bu kararı verirken şu husus gözardı edilmemelidir; Ortadoğu'da Türkiye'nin desteği olmadan bir Siyon Devleti yaşayamaz!
Ve Ortadoğu'da Siyon Devleti demek; gelecek yüzyıllar boyu savaş demektir!
Ve Türkiye şu anda bu süreci yaşamaktadır. Ama tekrar edelim; Türkiye olmadan SİYON DEVLETİ olamaz!
Kaynaklar:
[1] Siyonizm ve Filistin Sorunu, tarih-araştırma, s.28-29, M. Kemal Öke, Kırmızı Kedi Yayınları, 2012.
[2] Büyük İsrail Stratejisi, tarih, s. 171, Hikmet Erdoğdu, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2005.
[3] A.g.e. s. 61.
[4] Dreyfus Davası: 1894 yılında, casuslukla itham edilen Yahudi Yüzbaşı Alfred Dreyfus’un yargılanması olayıdır. Başlangıçta mahkum edilen Dreyfus, yıllar süren bir yargılama sonucu beraat eder ve eski haklarına kavuşur.
[5] Yahudi Devlet, inceleme, Theodor Herzl, Ataç Yayınları, 2012.
[6] A.g.e. s. 21.
[7] A.g.e. s.22
[8] Yahudi Devlet, s. 38.
[9] Yahudi Devlet, s. 40.
[10] Tora/Tevrat,i Çıkış, Bölüm 15: 1/21.
[11] Siyonizm ve Filistin Sorunu, s. 42.
[12] Yahudi Devlet, s.43.
[13] Siyonizm ve Filistin Sorunu, s. 44.
[14] Aynı eser, s. 49.
[15] Siyonizm ve Filistin Sorunu, s. 50.
[16] Aynı eser, s. 53.
[17] Büyük İsrail Stratejisi, s. 68-69.
EmoticonEmoticon