Peygamberimiz Hz. Mehdi'nin adını gizlemiş.
Cabir, Ebu Cafer’den naklediyor, “Ömer, Hz. Ali Mehdi hakkında sorunca şöyle dedi: Ya İbn Ebu Talib (Hz. Ali) bana Mehdi’yi anlat. Adı nedir?” Hz. Ali dedi ki: “Benim sevgili ve yakın dostum (Peygamberimiz) dedi ki,
YÜCE ALLAH ONU ORTAYA ÇIKARANA KADAR ONUN ADINI KİMSEYE SÖYLEMEMEM İÇİN BENDEN SÖZ ALDI. ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN) ADI, YÜCE ALLAH’IN ELÇİSİNE EMANET ETTİĞİ BİLGİLERDEN BİRİDİR.
Peygamberimiz döneminde kişiler soy isimleri ile anılırmış. Peygamberimizin soyu içinde Adnani denilirmiş. Bu nedenle peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (ASM) Adnan olarak anılırmış.
HZ.ALİ (R.A) tarafından yazılan Kaside-i Ercüze isimli eserde, Resulullah efendimize, "HÂDÎ OLAN MUSTAFA (ASM) ADNAN" şeklinde hitap ediliyor. Buradan da, Resulullah (sav)'ın soyadının Hz. Ali (r.a) tarafından da ADNAN olarak serd edildiğini anlıyoruz. BU nedenle Resulullah'ın soyadı Adnan'dır.
Peygamberimiz 'in hadislerinde Hz. Mehdi'nin isminin Peygamberimiz'in ismine, Hz. Mehdi'nin babasının adının da Peygamberimiz'in babasının adına uygun olacağı belirtilmiştir. Ebu Davud ile Tırmızi’nin İbni Mesut (RA) dan nakil ettiklerine göre, ’ın Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Onun ismi ismime, babasının ismi de babamın ismine muvafık olacaktır...”[1]
Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayete göre, Resulullah şöyle buyurmuştur:
“Dünya hayatından sadece bir gün kalmış olsa bile, benim Ehl-i Beyt'imden ismi ismime uygun olan bir adam (Mehdi) gelinceye kadar (c.c.) o günü muhakkak uzatır.” -Ahmed b. Hanbel “Müsned” inde tahric etmiştir.
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayete göre;
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benim Ehl-i Beyt'imden ismi, ismime uygun olan bir adam (Mehdi) bütün Araplar üzerine hakimiyet kuruncuya kadar dünya (yok olup) gitmez.”
Başka bir rivayete göre, şöyle buyurmuştur:
“Dünya hayatından sadece bir gün kalmış olsa bile, benim Ehl-i Beyt'imden ismi ismime uygun olan bir adam (Mehdi’yi) gönderinceye kadar o günü muhakkak uzatır. O, daha önce zulüm ve eziyet ile doldurulmuş olan dünyayı hak ve adaletle dolduracaktır.” -Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Beyhaki ve Ebu Amr Ed-Dâni tahric etmişlerdir.
Yine Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan başka bir rivayete göre şöyle buyurmuştur:
“Benim Ehl-i Beyt'imden ismi ismime uygun olan bir adam (yeryüzünde) hakimiyet kuruncuya kadar dünya (yok olup) gitmez. O, daha önce zulum ve eziyet ile doldurulmuş olan dünyayı hak ve adaletle dolduracaktır.” -Ebu’l Kasım Taberâni “El- Mu’cemu’s-sagir” eserinde tahric etmiştir. Ayrıca, Tirmizi “ El-Cami” eserinde ve Ebu Davud da “Sünen” adlı eserinde yaklaşık olarak aynı manaya gelen fakat bazı lafızların yerleri değişik şekilde tahric etmişlerdir.
Kaynak: Kıyamet Alametleri, Genişletilmiş 9. baskı, s.159-160)
Hz. Mehdi’nin Babasının Adı
“Eğer dünyada sadece bir gün kalsa dahi Allah o günü o kadar uzatacak ki sonunda benden veya benim Ehl-i Beytimden olan birisini gönderecektir, Onun ismi benim ismimle, babasının ismi babamın ismi ile denktir. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”
“Babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesine göre İmamım babasının adı Abdullah’tır. Ama Ehl-i Beyt’ mektebine göre mütevatir olan hadislere göre İmamın babasının adı Hasan’dır.
“El Beyan” kitabında Gencii Şafii, bu hadisin altında şöyle der:
“Tirmizi bu hadisi zikrederken[1] Babasının ismi babamın adı ile aynıdır” cümlesini nakletmemiştir ve hafızlarımızın ve güvenilir ravilerin rivayetinde sadece “onun ismi benim ismimle denktir.” cümlesi geçer. Bunun rivayetindeki “babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesi fazlalıktır ve o böyle eklemeler yapmayı adet edinmiştir.”
Sonra diyor ki: “Bu konudaki son söz şudur: Doğrusu İmam
Ahmed, bu hadisi böylece nakletmesine rağmen müsnedinin birçok yerinde sadece “onun ismi benim ismimle aynıdır” şeklinde nakleder.”[2]
Hafız Ebu Nuaym “Menakıb-ul Mehdi” adlı kitabında bu hadisi birçok raviden nakleder. Onların hepsi Asım b. Ebu Nücud’dan o da Zer’den o da Abdullah’dan o da Resulullah’dan naklederler. Bu hadisi muhtelif yollarla Asım’dan tıpkı bizim naklettiğimiz gibi (“babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesi olmadan) nakledenlerden bazıları şunlardır:
Süfyan bin Uyeyne,
Fitr bin Halife,
Ameş,
Ebu İshak Süleyman bin Firuz el Şeybani,
Süfyan-ı Sevri,
Şube,
Vasıt bin Haris,
Yezid bin Muaviye Ebu Şeybe,
Süleyman bin Karem,
Cafer-i Ahmer,
Kays bin Rebi’le Süleyman bin Karem ile evlatları aynı senet ile naklederler.
Selam Ebu Münzir, Ebu Sehap Muhammed bin İbrahim-i Kenani de muhtelif raviler vasıtasıyla Asım’dan naklederler.
Ömer bin Übeyd-i Tanafisi,
Ebu Bekir bin Ayyaş,
Ebu Cuhaf Davud bin Ebul Afv,
Osman bin Şebrime,
Abdülmelik bin Ebu Ganiyye.
Muhammed bin Ayyaş,
Bu zat hadisin senedini zikrederek der ki: Bu hadisi bize Ebu Gassan ve Kays tahric ettiler.
Amr bin Kays-ı Melai,
Ammar bin Zerik,
Abdullah bin Hekim bin Cügeyr-i Esedi,
Ömer bin Abdullah bin Büşr,
Ebu’l Ahves,
Sa’d bin Hasan bin Uht-i Sa’lebe,
Muaz bin Hişam, Der ki: Babam bana bu hadisi Asım’dan Nakletti.
Yusuf bin Yunus,
Galip bin Osman,
Hamza’tüz Ziyat. Şeyban,
Hakem bin Hişam,
Ve Asım’ın dışındakiler de bu hadisi Zer’den naklederler. Örneğin Amr bin Merve, Zer’den nakleder. Tüm bu raviler “Onun ismin benim ismim ile aynıdır.” şeklinde naklederler.
Yalnız Ubeydullah bin Musa’nın Zaide’den o da Asım’dan naklettiği rivayette “ve babasının ismi babamın ismidir” şeklinde geçer. Akıl sahibi her insan bilir ki birçok imamın naklinin aksi olan bu fazlalığın itibarı yoktur. En iyisini Allah bilir.”[3]
Buna göre bu rivayetin sıhhatinin ve itibarını kaybetmesi kesindir. Ayrıca bu fazlalığın Abbasoğulları’nın icatlarında olma ihtimali de yüksektir. Abbasoğulları’nın kendi siyasi hedefleri ve çıkarları uğruna hadis uydurmak için yalancıları satın alarak görevlendirmeleri onların adetlerindendir. Bu konuya El Ağani kitabının yazarı açıkça nakleder.[4]
Veya Abdullah-ı Mahzin taraftarlarının onun oğlu Muhammed bin Abdullah-ı Mahz’ın Nefs-i Zekiyye’nin mehdilik iddiaları ile ilgili olarak uydurmaları da muhtemeldir.
El Fahri “El Adab-us Sultaniyye ve’d Düvel’ul İslamiyye” adlı kitabının 16. Sayfasında “Nefs-i Zekiyye’nin Kıyamı” başlığı adı altında şöyle nakleder:
“....İşin başlangıcında zuhur edecek olan Mehdi’nin o olduğuna dair halkın arasında söylentiler yayıldı. Onun babası oğlu Muhammed-i Nefs-i Zekiyyenin müjdelenen Mehdi olduğunu halk kitleleri arasında yaymağa başladı. O aynı zamanda “Babasının ismi babamın ismi ile aynıdır” cümlesini de hadise ekleyerek rivayet ediyordu. Ama İmam Cafer bin Muhammed-i Sadık, Abdullah-ı Mahz’a oğlunun bu makama ulaşamayacağını söylüyordu...”
Görüldüğü gibi; Hz. Mehdi’nin babasının isminin Abdullah olduğunu ispatlayan hiç bir delil yoktur. Oysa ki onun on ikinci İmam olduğuna ve babasının isminin Hasan Askeri olduğuna dair yakın oluşturacak derecede çeşitli deliller mevcuttur.
[1] - Sahih-i Tirmizi c:2 s:36
[2] - Müsned-i Ahmed bin Hanbel c:1, s:376-377-430-448
[3] - El Beyan fi Ahbar-ı Sahib-iz Zaman s:93-96 Beyrut Baskısı (1979) ve s:483 Necef baskısı (1970)
[4] - Fakih c:2 s:81. Mansur’ın Mehdi için biat alması olayı. Bu konuda Muti İbni-i Eyas, Mansur’a yaranmak için ona hitap ederek dedi ki: Filanca ve filanca peygamberden naklederler ki peygamber şöyle buyurdu:
“Bizden olan Mehdi, Muhammed bin Abdullah’tır ve annesi bizden değildir. Yeryüzü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır....”