17 November 2017

Kutsal Kabir Kilisesi (Kıyamet Kilisesi ve Kutsal Mezar)

Kutsal Kabir Kilisesi, Ortodoks Kilisesi tarafından Yeniden Diriliş Kilisesi olarak adlandırılır, Kudüs'ün eski şehir duvarları içerisinde yer alan bir Hristiyan kilisesidir. Eski şehrin Hristiyan bölgesinden birkaç adım ötededir.
Adres: Kudüs
Yapım başlangıç tarihi: MS 326
Kurucu: I. Konstantin
Kapasite: 8.000
Defnedilen kişiler: Godfrey de Bouillon, IV. Baudouin, I. Baudouin
Mimar: Helena
Mimari tarzlar: Barok mimari, Romanesk mimari, Bizans mimarisi

Kutsal Kabir Kilisesi, Ortodoks Kilisesi tarafından Yeniden Diriliş Kilisesi olarak adlandırılır, Kudüs'ün eski şehir duvarları içerisinde yer alan bir Hıristiyan kilisesidir.



Kutsal Kabir

Kutsal Kabir, İsa’nın kabri olarak da bilinir, Hz. İsa’nın çarmıha gerildikten son­ra gömüldüğü kabul edilen yer ve buradaki kilisenin adı. Kitabı Mukaddes’e göre Hz. İsa’nın mezarı, çarmıha gerildiği yere yakın olduğu için (Yuhanna 19: 41-42) kilise,her iki yeri de içine aldığı düşünülerek inşa edilmiştir.

Kutsal Kabir Kilisesi, Kudüs’te Eski Kent’in kuzeybatı kesiminde yer alır. Bura­daki ilk kiliseyi, Hıristiyanlığı benimseyen Roma imparatoru I. Constantinus (Büyük) yaptırdı. 614’te Sasanilerin yaktığı bu kilise 616-626 arasında Başkeşiş Modestos tara­fından onarıldı. Yaklaşık 1009’da Halife Hâkim’in bir kez daha yıktırdığı yapıyı Bizans imparatoru IX. Konstantinos (Monomakhos) onarttı. 12. yüzyılda Haçlılar da kilisede genel bir onarım yaptılar. O tarih­ten sonra sık sık onarımdan geçen kilise bugünkü biçimini 1810’da aldı.



Kilisenin bulunduğu alan 4. yüzyıldan bu yana Hz. İsa’nın öldüğü, gömüldüğü ve dirildiği yer olarak kabul edildi. Ama bu kabul her zaman hararetli tartışmalara yol açtı. 4. yüzyıldan önceki 300 yıl boyunca Hıristiyanların Hz. İsa’nın öldüğü ve gö­müldüğü yerler konusunda gerçeği yansıtan bir gelenek oluşturabilmeleri çok güçtü. Kudüs’teki Hıristiyanlar yaklaşık 66’da Pel- la’ya kaçmışlar, 70’te de Kudüs Romalılarca yıkılmıştı. Bunu izleyen yüzyıllardaki savaş­lar, yıkımlar ve karışıklıklar büyük olasılık­la doğru bilgilerin korunmasını önlemişti.

Bir başka sorun da Eski Kent’in ikinci kuzey surunun yönüyle ilgilidir. Kutsal Kabir Kilisesi’nin doğu ve güney yanlarında bulunan bazı arkeolojik kalıntıların ikinci surun yönünü gösterdiği kabul edilir. Bu varsayım doğruysa, bugünkü kilisenin bu­lunduğu alan Hz. İsa döneminde kent surunun hemen dışında olmalıdır; dolayısıy­la Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği ve gömül­düğü yer burası olabilir. Geçerli kanıtlar temelinde Hz. İsa’nın mezarı olduğu öne sürülen başka yer yoktur. Kilise günümüzde Rumlar, Katolikler, Ermeniler ve Koptlar gibi değişik Hıristiyan grupların denetimin­de farklı bölümlere ayrılmıştır ve düzenli olarak ibadete açıktır.



Kudüs'teki Kilisede Osmanlı Fermanı Hala Geçerli

Hristiyanların Hazreti İsa'nın yeniden dirileceği mekan olduğuna inandıkları Mukaddes Kabir Kilisesi'nin girişinde bulunan balkon üzerindeki ahşap merdiven, devrin Osmanlı padişahı Abdülmecid'in fermanına istinaden 159 yıldır aynı yerde, aynı şekilde tutuluyor
Kudüs'te Hristiyan mezheplerinin mensupları arasında yaşanan, mukaddes mekanlara hizmet ederek sevap paylaşma kavgaları, onlarca kişinin ölümüne yol açıyordu
Osmanlı Devleti, Mukaddes Kabir Kilisesi'nin temizlik ve bakımını yapmaları için, kiliseyi mezhepler arasında eşit olarak paylaştırmıştı

Kudüs'te Hristiyanların Hazreti İsa'nın yeniden dirileceği mekan olduğuna inandıkları Mukaddes Kabir Kilisesi'nin girişinin üstünde yer alan balkondaki ahşap merdiven, devrin Osmanlı padişahı Abdülmecid'in fermanına istinaden 159 yıldır aynı yerde, aynı şekilde tutuluyor.

Yeni Ahit'te Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği tepe olarak geçen "Golgotha"da inşa edilen kilise "Kıyamet Kilisesi" ve "Kemame Kilisesi" adlarıyla da anılıyor.

Merdivenin bu şekilde kalmasının nedeni ise Kudüs'ün Osmanlılara ait olduğu dönemde kilise içinde bulunan farklı mezheplere mensup papazlar ve onlara bağlı müritlerinin aralarında düştükleri kanlı kavga sonucu onlarca kişinin ölmesinin ardından Osmanlı padişahının yayınladığı ferman.



Mescid-i Aksa'ya çok yakın 

Tarihi kaynaklara göre, Mescid-i Aksa'ya çok yakın mesafedeki Mukaddes Kabir Kilisesi'nin kontrolünü o dönemde Osmanlı yönetimi 4 Hıristiyan cemaati arasında paylaştırmıştı. Osmanlı'nın bölgedeki başarılarından biri de sahiplik haklarında sık sık tartışmaların ortaya çıktığı Hıristiyan mukaddes mekanlarında gerçekleştirmeyi başardığı "statüko" uygulamasıydı.

Buna en iyi örnek de Ortodoks, Katolik, Ermeni ve Süryani kiliselerinin paylaştıkları Mukaddes Kabir Kilisesi'ndeki uygulaması gösteriliyor.

Kilisenin bir parçasını kontrol etmenin anlamı, ibadetin yanı sıra buranın temizliğini takip etmek, dini ayinlerini yerine getirmek ve gerektiğinde bakım ve onarımını yapmak demekti.

Herhangi bir dekorasyonun yerinden kaldırılıp yenilenmesi, bir lambanın asıldığı sütundan alınması gibi en basit uygulamalar bile bir "statüko" kanunu çerçevesinde gerçekleşirdi. Bütün mezhepler kilisenin mümkün olduğu kadar fazla kısmının bakımını üzerlerine almak istediklerinden, yeni restorasyon projeleri cemaatler arasında çatışmalara, bazen kanlı kavgalara yol açıyordu.

Osmanlı Devleti, Sultan III. Mustafa'nın saltanat dönemine denk gelen 1757'de bu çatışmaların önünü almak üzere mukaddes mekanlarda "statüko" ilan eden bir ferman çıkarmıştı. Bu fermana göre, kilisenin temizlik ve bakımı dört Hristiyan mezhebi arasında eşit olarak paylaştırılmıştı. 1757 yılında çıkarılan fermanda mezhepler arasında mekanlar dağıtılırken, avluyu temizleme hakkı Ortodokslara, basamakları temizleme hakkı ise Katoliklere verilmişti.

Kilisenin önünde bulunan avlu ve avluyu yola bağlayan merdiven basamaklarını temizleme sevabı 1852 yılında Rum Ortodoksları ile Latin Katolik Kilisesinin birbirine girmesine neden olmuştu. Basamakların en altta olanı bir uçtan bakıldığında bariz bir şekilde basamak iken, diğer bir uçtan bakıldığında net bir şekilde avlunun bir parçası olarak görülüyordu.

Sultan Abdülmecid'in tahtta olduğu 1852  yılında temizlik sırasında bir gün mezhepler, "Siz bizim sevaplarımızı kapıyorsunuz" diyerek birbirlerine girince büyüyen çatışmalarda onlarca kişi öldü.

1852'de yayınlanan ferman kanlı olayları durdurdu

İstanbul duruma vakıf olduğunda Sultan Abdülmecid bir ferman çıkararak Kudüs'teki mukaddes mekanlarda yeni bir "statüko" ilan etti:

"Kutsal mekanlara ben geleceğim, milimi milimine kimin nereyi temizleyeceğini ben belirleyeceğim. Bundan sonra da bir taşı yerinden oynatan kafasını yerinden oynatmıştır. Biline…" diye devam eden ferman, Kudüs'e ulaşılır ulaşmaz kilisenin önündeki meydanda okunur. O sırada bir Ermeni papazı kilisenin ön cephesindeki pencerelerden birini, dayadığı ahşap bir merdivene basarak temizlemekle uğraşıyordu. Papaz fermanla derhal aşağı indirildi ancak merdiveni kaldırmak istediğinde hayır denilerek müdahale edildi.

O günden itibaren Osmanlı'nın ilan ettiği statükonun devamının ifadesi olarak bu merdiven hala aynı yerde tutuluyor, Bugün halen Osmanlı'nın o zaman belirlediği mezhepler arası paylaşım yürürlükte ve 159 yıllık merdiven, pencerede bu statüko kanununun nişanı olarak duruyor.

Nitekim Osmanlı'nın gönderdiği uzmanlarla mekanlar yeniden milimetrik olarak paylaştırılmış bu arada kavgaya neden olan son basamağın da Katoliklerin hakkı olduğuna karar verilmişti.

Osmanlı fermanı hala geçerli

1948 yılındaki bir yangında çöken çatının yeniden imarı sevabının paylaşılamaması nedeniyle 1967 yılına kadar restorasyon yapılamamıştı. Nihayet 1967 yılında bölge İsrail'in eline geçtiğinde İsrail'in aracılığı ile mezhepler yeniden bir araya gelmiş, uluslararası bir komisyon oluşturulup Osmanlı'nın fermanına yeni bir madde eklenerek çatı tamir edilebilmişti. Ferman halen aynı şekilde geçerliğini bugün de koruyor.

Mukaddes Kabir Kilisesi günümüzde Katolik Kilisesi, Rum Ortodoks Kilisesi, Ermeni Apostolik Ortodoks Kilisesi, Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi, İskenderiye Kıpti Kilisesi ve Habeş Ortodoks Kilisesi tarafından kullanılmaktadır.


EmoticonEmoticon