Thursday, July 06, 2017

Cessase Hadisi Hakkında Bilgiler



Müslim 'in rivayetinde, Fâtıma bnt. Kays anlatıyor:

"...İddetim bitince Rasûlullah'ın münâdîsinin "haydin toplayan namaza" diye seslenen sesini işittim ve namaz için mescide çıktım. Rasûlullah ile beraber namaz' kıldım. Erkeklerin arkasındaki kadınlar safın-daydım. Hz. Peygamber namazını bitirince gülerek minbere oturdu ve şöyle buyurdu: "Herkes namaz kıldığı yerde kalsın." Sonra sordu: "Sizi buraya niçin topladığımı biliyor musunuz?" Ashab: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" dediler.

Ardından şöyle buyurdu:"Vallahi sizi birşeye teşvik veya birşeyden korkutmak için toplamadım. Sizleri şu sebeple topladım: Temîm ed-Dârî hristiyandı. Geldi, bey'at edip müslüman oldu. Bana bir hadise anlattı. Anlattığı şey benim sizlere Mesih Deccâl'le ilgili anlattığıma muvafık düşmektedir. Bana şunu anlattı: Kendisi (Yemen'in iki kabilesi olan Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişiyle beraber bir gemiye binmiş.

Denizde bir ay dalgalarla boğuşmuşlar. Daha sonra güneşin battığı yerde bir adaya varmışlar. Sandallara binerek adaya çıkmışlar. Onları kıllarının çokluğundan Önünü arkasını ayırt edemedikleri bir hayvan karşılamış. Ona "vah sana! Sen de kimsin?" demişler. O da "ben Cessâse'yim" demiş. Ona "Cessâse nedir?" diye sormuşlar. O da "ey topluluk! Manastırdaki şu adama gidin. Çünkü o sizin haberlerinizi çok merak ediyor" demiş. Temîm devamla dedi ki: (Bir hayvan konuşarak) bize bir adam İsmi verince, yaratığın şeytan olmasından korkarak yanından hemen ayrılıp manastıra girdik. Bir de baktık ki içeride şimdiye dek görmediğimiz büyüklükte ve sımsıkı bağlanmış bir insan. Elleri boynuna, dizleri de topuklarına demirle bağlanmış.

Ona "vah sana! Sen de kimsin?" dedik. O da "siz benim haberimi almışsınızdır, esas siz bana kim olduğunuzu söyleyin" dedi. Onlar da şöyle dediler: "Biz Araplardan bir grup insanız. Bir gemiye bindik. Denizde kuvvetli dalgaya tutulduk. Dalgalar bir ay bizimle oynadı. Sonra da senin bu adana yanaştık ve geminin kayıklanna binerek adaya çıktık. Karşımıza her tarafı kılla kaplı, kıllarının çokluğundan önü arkası ayırd edilemeyen bir hayvan çıktı. Ona 'vah sana! Sen de kimsin?' de-dik. O da 'ben Cessâse'yim' dedi. Ona 'Cessâse nedir?' diye sorduk.

O da 'manastırdaki şu adama gidin. Çünkü o sizin haberlerinizi çok merak ediyor' dedi. Biz de hızlıca sana geldik. Çünkü ondan korktuk, şeytan olmadığından emin olamadık." {Bunun üzerine adam) "bana (Şam bölgesinde, Ürdün'e yakın bir köy olan) Beysan hurmalığından hat ber verin" deyince, "neyinden haber almak istiyorsun" diye sorduk] "Hurmasını soruyorum. Ürün veriyor mu?" dedi. Biz de "evet" cevabi verdik. O ise "ürün vermemesi yakındır. (Peki) Taberiye gölünden haber verin" dedi. "Neyinden haber almak istiyorsun" dedik. "İçinde su var mı?" diye sordu. Biz de "suyu çoktur" dedik. O ise "suyunun çekil4 mesi yakındır.

(Peki bir de Şam bölgesinde bir köy olan) Zugar pınat nndan bana haber verin" dedi. "Neyinden haber almak istiyorsun" diye sorduk. "Pınarda su var mı? Sahipleri pınarın suyuyla ekin yetiştiriyorlar mı?" diye sordu, "Evet. Pınarın suyu çoktur. Sahipleri pınarın suyundan ekin yetiştiriyorlar" dedik. "Bana ümmîlerin peygamberinden haber verin. O ne yaptı?" dedi. Onlar da "Mekke'den Medine'ye hicret etti" dediler. "Araplar onunla harbettiler mi" diye sordu. "Evet" cevabını verdik. "Peki onlara ne yaptı" diye sordu. Biz de, etraftaki Arap kabilelerine galip geldiğini ve onların peygambere itaat ettiklerini haber verdik. O da "bu dediğiniz oldu mu" diye sordu. Biz "evet" cevabını verince şöyle dedi: "Ona itaat etmiş olmaları daha hayırlıdır. (Şimdi ben) size kendimden haber vereyim. Ben mesihim. Çıkış iznimin verilmesi yakındır. Çıkıp yeryüzünün her yerine kırk gecede ineceğim. Mekke ile| Taybe hariç. Çünkü buralara girmem bana haram kılındı. Her ne zaman bunlardan birisine girmek istesem, elinde çekili kılıç bir melek karJ sıma çıkacak ve beni girmekten alıkoyacaktır.

O yere giden her yol üzerinde muhafız melekler vardır." (Bu rivayeti nakleden) Fâtıma diyor ki: Rasûlullah asasıyla minbere! vurarak "İşte Taybe burasıdır! İşte Taybe burasıdır! İşte Taybe burası-' dır!" buyurdu. Bu sözüyle Medine'yi kastediyordu. (Rasûlullah sözüne devamla sordu: Ben sizlere bunu söylemiş miydim?" İnsanlar da "evet" cevabını verdiler. (Rasûlullah da) "Temîm'in sözü hoşuma gitti çünkü benim sizlere ondan (Deccâlden) anlatadurduğuma ve Medine ile Mekke hakkında (bu ikisine giremeyeceğine dair) söylediklerime uymaktadır.! Dikkat ediniz! Deccâl Şam denizindedir yahut Yemen denizindedir. Hayır, doğu tarafından çıkacaktır. Evet, doğu tarafından çıkacaktır. Evet,; doğu tarafından çıkacaktır" buyurdu ve eliyle doğu tarafını işaret etti.; (Bunu rivayet eden Fâtıma) şöyle dedi: "Ben bunu Rasûlullah'dan belledim."

Kaynaklar:
Müslim, el-Fiten. (52), bâbu kıssati'l-cessâse (24), rakam: 113-22 {MustirritiB Temîm'den gelen başka rivayet yoktur}; Ahmed b. Hanbel, VI/413-4, rakam: 27400; VI/417-8. rakam: 27418, 27419; İbn Mâce, el-Fiten (36), bâbu fitneti'd-deccal (33), rakam: 4074; el-Timizt, el-Rlen (34), bâb 66, rakam: 2253; Ebû Dâvûd, e!-Melâhim (31), bâbun fî haberi'l-cessâse (15), rakam: 4325-7; et-Tayâtisi, s. 228-9, rakam: 1646; İbn EbİŞeybe, VSI/658-9, rakam: 66; 674-5, rakam: 182; el-Humeydî, 1/177, rakam: 364; et-Taberânî, Kebir, II/54-6, rakam: 1270; XXIV/371-2, rakam: 922-3; 385-404, rakam: 956-80; el-Enâdisul-Tıvâl, s. 121-3, rakam: 47; el-Acurrî, Kttâbu'ş-Şerîa, s. 309-fO, rakam: 834-5; İbn Mende, Kitâbu'l-İmân, II/950-7, rakam: 1057-60; el-Begavî, Şerhu's-Sunne, XV/65-8, rakam: 4268-9; el-Tebrtzî, Mİşkât, 111/179-81, rakam: 5482; İbn Belbân, İhsan, XV/193-9,, rakam: 6787-9; ibn Manzûr, Muhtasar, V/307-8, rakam: 163; İbnu'l-Esîr, Câmiu'l-Usûl, »332-40, rakam: 7838; el-Hamevî, Mu'cemul, zugar maddesi, IİI/16I-2.

Hadisi Kabul edip Yorumlayanlar

1-Ebû Şehbe: a) Coğrafya alimleri dünyanın her tarafını henüz keşfetmediler. Karalarda hâlâ insan ayağı değmedik yerler, Afrika gibi kıtalarda bilinmeyen bölgeler, birçok dağlarda tesbit edilememiş mağaralar mevcuttur. Denizlerdeki bilinmeyen yerler ise hayli hayli daha fazladır. Dünyanın dörtte üçünün deniz olduğu göz önüne alınırsa, Temîm'in gittiği adanın tesbit edilememiş olması makuldür. Bu adayı tesbit etsek bile, Allah'ın Temîm'e gösterdiği Deccâf'i bize de göstermesi gerekmez. Temîm onu gördükten sonra Allah'ın, takdir ettiği süreye kadar gözden kaybolması caizdir, b) Hayvanın konuşmasında şaşılacak birşey yoktur. Çünkü papağanlar bugün insanların dediklerini tekrarlamaktadır. Beşeriyet bugün cansız şeyleri konuşturma safhasına gelmişken, Allah'ın hayvanları konuşturması hayli hayli makuldür.
(Ebû Şehbe, D., s. 83-5)

2-el-Muallimî: el-Muallimî, ayetlerde ve hadislerde geçtiği gibi, meleklerin bir hikmete binaen insan suretine girebildiklerini, Allah'ın yine bir hikmete binaen şeytanlara da bu yönde izin verebileceğini ve karşılarına çıktıkları insanlara bu şekilde görünebileceklerini söyler. Cessâse'nin şeytan oldu-ğunu, bazılarının Deccâl'in de şeytan olduğunu söylediğini, bu durumda bir işkalin kalmadığını belirtir. Temîm'le arkadaşları Deccâl'i ve onun Cessâse'sini görmüşler, onlarla konuşmuşlar, daha sonra ise aslî suretlerine dönerek görünmez olmuşlardır. Eğer Deccal insan ise, bu durumda gördükleri şeytan suretinde Deccâl'dir. Çünkü Hz. Peygamber bir hadislerinde bu gece yaşayanlardan hiçbiri yüz sene sonra yeryüzünde kalmayacak, buyurmuştu.
( el-Muallimî, el-Envâru'i-Kâşife, s. 135-6)
3-Muhammed es-Seyyid Huseyn ez-Zehebî: ez-Zehebî, ilahi mesajla desteklenen Hz. Peygamber'in, Temîm'in anlattığı yalan olsa onu tasdik etmeyeceğini, ashabını toplamayacağını, hadiste acaip hususlar nakledilse de kabul ve tasdike aykırı bir şey İçermediğini, akla ve dine ters bir durum arz etmediğini belirtir. Hadisin pekçok tarikle pekçok İmam tarafından rivayet edilmesinin kuvvetini ortaya koyduğunu söyler ve ayette de hayvanın insanlarla konuşması zikredilmektedir der: "O söz tepelerine indiğinde, yerden onlar için bir dâbbe/hayvan çıkarırız da onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler."
(ez-Zehebî, ferâ..., s.91-4)

4-Fethullah Gülen: Fethullah Gülen'in hadise getirdiği yorumun boyutu farklıdır: "Hristiyanken müslüman olan Temîmü'd-Dârî'nin bilmediği bir adada gördüğü son derece kıllı bir yaratığı "Cessâse" ve mağarada kendisini Deccal olarak takdim eden bir insan azmanını anlatan hadîs-i şerifi "Temîmü'd-Dârî Hristiyandi; bunu Hristiyanhktan getirmiştir" veya "böyle birşey mümkün değildir" diye hemen inkar yoluna mı gitmek gerek? Bu hadîsi, en azından, bazılarının trans halinde gördükleri bazı şeyler kabilinden anlayamaz mı? Öyle anlayalım değil. Kaldı ki, Temîmü'd-Dârî'nİn bu hadiseyi, hangi mekân buudunda gördüğünü de bilmiyoruz."
(Gülen, Sonsuz Nur, 11/365)

Hadisi Tenkit Edenler:

1-Reşîd Rıza: Bu rivayeti Kabul etmemektedir. Peygamberin bunu tasdik etmesinin caiz olmadığını söylemektedir. (Bkz. Tefsir, IX/397.)

2-Ahmed Emîn: Ahmed Emîn (1374/1954) Temîm'in anlattığı Cessâse hadisinin, hristiyan kitaplarından aklında kalan bir kıssa olduğunu söyler.(Fecrulislam s.159)

3-Mevdûdî: Mevdûdî (1399/1979), Deccâlin bağlı olduğu dair hikayenin Şeriatta hiçbir önemi olmayan efsane olduğunu söylemektedir.
Meseleler ve Çözümlen, 1/36-40,111/127-131.
4-Muhammed el-Gazâlî: Muasır el-Gazâlî (1416/1996) bu kıssayı dinleyen talebelerinden birisi ile arasında geçen diyalogu anlatır, ardından da hadisi kabul etmez: Talebe kendisine bu adaya bir gezi tertip etmeleri teklifinde bulunur. Adayı Temîm'den sonra gören olmadı mı diye sorar. el-Gazâlî sual karşısında susmayı tercih eder ve maharetle konuyu başka mecraya kaydırır. Yaşadığı bu olayı anlattıktan şunu söyler: Rum, Arap, Türk, Haçlı donanmaları hem Akdeniz'i hem de Kızıldeniz'i on asırdan fazladır dolaşmışlardır ancak, hiçbiri böyle bir ada görmemiştir. Ayrıca asrımızda kara ve denizlerdeki her karış yer biliniyor. Uydular vasıtasıyla okyanusların derinlikleri dahi bilinmekte. Öyleyse bu ada nerededir?"(el-Gazâlî, Sünnet, s. 203-4)

6-Muhammed b. Abdilkerim el-Cezâirî: el-Cezâirîde bu kıssayı hurafe olarak değerlendirmektedir. (el-Cezâirî, Kazzâfi, s. 86)

Önemli Not: Üstad Mevdudi ve Gazzali sadece deccalin bağlı bulunduğu ada ile ilgili kıssanın hakikatten uzak olduğunu söylemişlerdir, diğer tenkitçiler gibi Deccale dair bütün rivayetleri tenkit etmemişlerdir.

Değerlendirme:
-Hadiste Şam Araplarından olan Temîm ve arkadaşlarının denize açıldıkları anlatılmaktadır. Denize açılan Temîm'in kendisi olmasa bile coğrafi olarak buna uygun olan tek yer Akdeniz'dir. Çünkü Şam bölge4 sinin açıldığı tek deniz Akdeniz'dir. Ayrıca hadiste güneşin battığı yerde bir adaya çıktıklarından bahsedilmektedir. Bu ise istikameti batı yapmaktadır. Oysa Rasûlullah Temîm'in kıssasını anlatmasının ardından, nereden çıkacağı hususunda kendisi de tereddütler geçirmiş, en son olarak doğudan çıkacağını belirtmiştir. Halbuki "Temîm'in anlattıkları benim söylediklerime uyuyor" buyuran Hz. Peygamber'in, Temîm'in kıssasını tasdik ederek anlatması, ardından kıssaya muhalif bir yön belirtmesi tenakuz olarak gözükmektedir.

- Hz. Peygamber'in "Deccâl Şam denizindedir yahut Yemen denizim dedir. Hayır, doğu tarafından çıkacaktır. Evet, doğu tarafından çıkacaktır. Evet, doğu tarafından çıkacaktır" şeklinde kuşkulu ifadeler kullanması "Deccâl'in kim olduğu hususunda kendisine vahiy gelmemesi, sadece Deccâl'in sıfatlarının vahyedildiği" anlamına gelir. Bu sebeple Rasûlullah'ın tereddüt geçirmiş olması makul gözükebilir ancak Temîm'i tasdik ettikten sonra farklı şeyler söylemesi çelişkidir. Tüm bunların yanında hadis, Deccâl'in nereden çıkacağını beyan eden diğer rivayetlerle çelişmektedir.

- Hadisteki ada: Zikri geçen ada büyük bir problemdir. Temîm'in anlattıklarından ve Rasûlullah'ın Şam Denizi'nde (Akdeniz'dedir demesinden, adanın ya Akdeniz'de veyahutta Rasûiullah'ın tereddüt edip Yemen denizinde {Kızıldeniz)dir demesinden bunun Kızıldeniz'İn Yemen kıyılarında olduğu anlaşılmaktadır. Halbuki bugün teknik imkanlar ile buraların su derinlikleri ve muhtevaları tamamen tesbit edilmiş, asırlardır denizcilerin yol güzergahları olan bölgede bugüne kadar ne böyle bir ada, ne de böyle bir adadaki manastırda bağlı acaip bir yaratık müşahede edilmiştir. Bugün dahi Kızıldeniz, açılan Süveyş Kanah'indan sonra önemli bir deniz yoludur. (Bu bölgede adalar olmakla beraber) böyle bir adanın varlığından hiç bahsedilmemektedir.

-Buharinin tavrı:
Rasûlullah zamanında hem İbnu's-Sayyâd'ın hem de Cessâse kıssasındaki zatın Deccâl olarak gözükmesi iki Deccâl varmış izlenimini uyandırdığından (ve bunların arasını bulmanın zorluğundan) olacak, el-Buhârî Cessâse hadisini almamıştır. İbn Hacer (852/1448) bu hususta şöyle demektedir: "Bu meseledeki durum çok karışık olduğundan el-Buhârî (Deccâl'in kim olduğunda) tercihte bulunmuş sadece Câbir'in Hz. Ömer'den naklettiği İbnu's-Sayyâd hadisinirivayet etmiş, Fâtıma bnt. Kays'ın Temîm kıssasını rivayet etmemiştir."
(İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, XV/269)

-Fâtıma'nın söylediğine göre, kendisi erkeklerin safının arkasında bulunarak Rasûluliah'ı dinlemiş. Bunun manası camide oldukça erkek toplandığıdır. Zaten RasûluIİah'ın herkesi camiye çağırtması önemli bir kalabalığın camiye toplandığını göstermektedir. Rasûlülah bu derece önem vermesine rağmen böylesi bir haberin ahad seviyesinde kalması, hadis hakkında tereddüt doğuran hususlardan birisidir.



EmoticonEmoticon

:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:o
:>)
(o)
:p
:-?
(p)
:-s
8-)
:-t
:-b
b-(
(y)
x-)
(h)