11 June 2017

Kavimlerin Helakı (Lut Kavmi Neden Helak Edildi)

LÛT KAVMİNİN YAPTIĞI KÖTÜLÜKLER

Allâh Teâlâ Lût kavminin helâkinden ibret alınmasını emretmekte ve helâk olan kavimlerin kalıntılarının insanlık târihine bir ibret olarak bırakıldığını bildirmektedir.

Lût -aleyhisselâm-, peygamber olarak vazîfelendirildiği zaman, kendisine îmân eden Fevât isminde bir hanımı vardı. Bu hanım yirmi sene sonra vefât etti. Onun vefâtından sonra Lût -aleyhisselâm-, Vâhile isminde Sodomlu bir kadın ile evlendi. Fakat Vâhile münâfık bir kadındı. Kavmin îmânsızlık ve ahlâksızlıklarına karşı sessiz kalıyordu. Hattâ kavmini, Lût -aleyhisselâm-’a karşı gizliden gizliye destekliyordu.

Bir akşam vakti, kavmini helâk etmekle vazîfeli melekler, güzel yüzlü insanlar sûretinde evlerine gelince, Vâhile, bunu hemen gidip kavmine haber verdi; Lût -aleyhisselâm-’a ihânet etti. Böylece o da kavmi ile beraber helâk oldu.

Lût -aleyhisselâm-’ın iki mü’mine kızı vardı. Lût kavminin helâk edilmesi es¬nâsında babaları ve îmân edenler ile birlikte Sodom’dan çıkıp azâb-ı ilâhîden kurtul¬muşlardı.

Daha sonra bunlar, babaları ile birlikte İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın yanına gitti¬ler. İbrâhîm -aleyhisselâm- da, bu iki kızı kendi kavminden iki mü’minle evlendirdi. Yüce Allâh, Lût’un neslini bereketlendirdi. Medyen halkı onlardan hâsıl oldu.



LÛT KAVMİNİ HELÂK EDEN KÖTÜLÜKLER

Putlara tapmak.
Livâta yapmak (erkeğin erkeğe yaklaşması).
İbn-i Abbâs’tan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:

“Lût kavminin çirkin işini yapanı görürseniz, fâili de (yapanı da) mef’ûlü de (yapılanı da) öldürünüz!” (Tirmizî, Hudûd, 24/1456; Ebû Dâvûd, Hudûd, 28/4462)

İbn-i Abbâs’tan diğer bir rivâyete göre Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sel¬lem- üç kere:

“Lût kavminin işini (livâta) yapan mel’ûndur (lânetlenmiştir).” (Tirmizî, Hudûd, 24/1456) buyurdular.

Mâlik bin Dînâr buyurdular:

“Geçmiş ümmetlerin hiçbirinde livâta işitilmedi. Ancak bu çirkin fiil Lût kavmi arasında görüldü. Onlara da bu fiili şeytan öğretmişti. Ve insanlar, yaratılış-larına zıd olan bu fiili işleyince, ilâhî gazab ve azâba sürüklendiler.

Allâh Teâlâ, insana şehveti neslin çoğalması için vermiştir. Onu, veriliş gâye ve hikmetinin dışında kullanarak gâfilâne hareket etmek, insanın cehâlet ve azgınlı¬ğındandır. Bu da, insanlık şeref ve haysiyetini ayaklar altına alarak hayvanlardan da aşağı bir seviyeye düşmektir.”

Livâta ile öldürmek.
Lût kavminin azgınları, bir kimseyi öldürmek istedikleri zaman, ona livâta yapılmasını emreder, bu şekilde eziyet ettikten sonra öldürürlerdi.

Sodomlular, iffetsizliklerini alenî işlerlerdi. İffetli kimseleri de ayıplarlardı. O kadar alçalmışlardı ki, yellenmelerini bile alenî bir eğlence vâsıtası yaparlardı.
Lût kavmi de, kötü işlerinde o kadar aşırı gitmişlerdi ki, iffetli yaşa¬yıp kendilerine nasîhatte bulunanları istemezlerdi. Lût -aleyhisselâm-’a:

“–Ey Lût! Bu sözlerden (bu nasîhatlerden) vazgeçmezsen, mutlaka (memleketimizden) kovulacaksın!” derlerdi.

Yol kesmek; çakıl taşlarını yoldan geçenlerin üzerine atmak.
Onlar, yol üzerine oturur, yanlarına çakıl taşları alırlardı. Yabancı birisi geçer¬ken de onun üzerine taş atarlar ve onunla alay ederlerdi.

Koğuculuk (söz taşımak).
Cimrilik.
Hasan-ı Basrî’den gelen bir rivâyete göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Lût kavminin helâk sebeplerini saydıktan sonra hadîsin devamında şöyle buyurmuşlardır:

“Bir de ümmetim bu ahlâksızlıklara şunu da ilâve eder ki, o da, kadın kadına münâsebette bulunulmasıdır (yâni eşcinsellik)…” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 51)

LÛT GÖLÜNÜN İBRETLİK ÖZELLİĞİ

Lût Gölü’nün taşıdığı “apaçık âyetler” gerçekten son derece ilginçtir. Lût Gölü etrafında yaşanan hâdiseler kadar, arâzinin jeolojik durumu da dikkat çekicidir. Göl, Akdeniz’in yüzeyinden dörtyüz metre alçaktadır. Gölün en derin yeri de dörtyüz metredir. Yâni Akdeniz’in yüzeyinden sekizyüz metre alçaktadır. Lût Gölü civârı hâricinde dünyânın deniz seviyesinden en alçak yeri ise, ancak yüz metredir. Sanki arâzinin yapısı dahî, Lût kavminin denâetini (alçaklığını) göstermektedir.

Ayrıca Rûm Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesinde bu bölgeye işâret edilerek “edne’l-ard: yeryüzünün en alçak yeri” ifâdesi kullanılmıştır. Bu ifâdeye Arapların yaşadığı bölgeye yakınlığından hareketle “en yakın yer” olarak mânâ verilmişse de, kelimelerin asıl mânâsı “yeryüzünün en alçak yeri” şeklindedir. Nitekim modern çağın gelişmiş teknik imkânlarıyla Dünyâ’nın en alçak yeri araştırıldığında, onun, âyet-i kerîmede işâret edilen Lût Gölü havzası olduğu ortaya çıkmıştır. Böyle bir jeolojik gerçeğin, Kur’ân’ın nâzil olduğu dönemin insanları tarafından bilinmesi mümkün olmadığı için, bu hakîkat, Kur’ân-ı Kerîm’in Allâh kelâmı olduğunun yakın zamanda ortaya çıkmış ilmî delillerinden biridir.

HAYVANLARIN YAŞAMADIĞI YER

Lût Gölü’nün diğer bir özelliği de, tuz oranının yüzde otuz olmasıdır. Bu sebeple gölde balık ve bitki yaşamaz. Bu yüzden göle “bahru’l-meyyit” (ölü deniz) de denir. Bu lânetli mekânda hayvanların bile yaşamaması ayrı bir ibrettir. Zift renginde olan göl, iğrenç kokular neşreder. Sanki bu göl, civârında işle¬nen günahları, bu manzaraları ile insanlığa arz etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan bu mel’ûn kavimle ilgili hâdiseler, tahminen M.Ö. 1800 yıllarında vukû bulmuştur. Helâkin meydana geldiği Sodom ve Gomore bölgesinde o zamandan kalma tuz yoğunluğu sebebiyle konserve hâlinde kalmış ağaçlara rastlanmıştır. Şehir kalıntıları ise ilâhî azâbın tesiri ile yerin dibine batmış¬tır.

Sodom-Gomore kentlerinin başına gelen ilâhî intikam ile “Pompei fâciâsı” birbirine çok benzer.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları



POMPEİ HALKININ HELÂK OLUŞU

Pompei, Roma İmparatorluğu’nun dejenerasyonunun sembolü olan İtalya’dadır. Pompei şehri de, aynı Lût kavmi gibi cinsel sapıklıktan batmıştır.

Târihî kayıtlar, şehrin yok olmadan evvelki hâlini, tam bir sapıklık, edepsizlik, son noktaya gelmiş bir ahlâksızlık olarak bildiriyor. Îsâ -aleyhisselâm-’dan yetmiş sene sonra Vezüv Yanardağı’nın ânî bir infilâki ile lavlar, bir anda kenti haritadan silmiş, ilâhî azaptan hiç kimse kaçıp kurtulamamıştır. Ahmak bedbahtlar, alenî bir sapıklık hâlinde iken taşlaşıp kalmışlardır.

Bu hâdise, bir anda olmuştur. Bütün ahlâksızlar, bu ilâhî azâba bir anda yakalanmışlardır. Kalıntıları, hiç bozulmadan günümüze kadar gelerek büyük bir ibret sergilemektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de buna benzer ânî yok olma hâdiselerinden şöyle bahsedilir:

“(Onlara) yalnızca bir tek çığlık (yetti); ânında sönüverdiler.” (Yâsîn, 29)

Pompei halkı da, bu şekilde ânında yok olmuştur. Yaklaşık bin dokuzyüz sene öncesinden günümüze kadar gelen o taşlaşmış bedbaht insanların çirkin manzaraları, târihin ibret tablolarından biridir.

KAVİMLERİ HELÂK EDEN SEBEPLER

Allâh Teâlâ şöyle buyurur:

“Biz onlardan önce nice insan nesillerini helâk ettik. Sen, onlardan herhangi bir kimseyi görüyor veya onların cılız bir sesini olsun işitiyor musun?” (Meryem, 98)

Târihin ibret dolu sahîfeleri, âdeta bir milletler mezarlığıdır. Îmansızlık, ahlâksızlık ve zulüm, milletlerin en belli başlı helâk ve yok oluş sebepleridir. Îmansız ve zâlim kavimlerin “sekerât-ı mevt”i ne müthiş bir ilâhî intikam tecellîsidir. Aradan geçen uzun asırlara rağmen bugün Pompei, sanki ahlâksız insanların taşlaşmış ibret levhalarını sergilemektedir. Sanki mânen hayvanlaşan insan siluetleri!..

İBRETLE BAKMAYANLAR İÇİN BASİT HEYKELLER

Bu ibret tecellîleri, onların hakîkatini göremeyen, hâdiseleri nefsânî bir duyuşla seyreden idrâk mahrûmu alıklar için de basit heykellerden ibârettir.

Yerin dibine geçen azgın, iffetsiz ve hayâsız bedbahtların mekânı Sodom-Gomore’yi ve dünyâyı kendilerine dâimâ saâdet bahşeden bir taht zanneden, nefslerini putlaştıran Âd ve Semûd’un o taştan oymalı ihtişamlı mâlikânelerini de bugün ancak baykuşlar şenlendiriyor!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları



EmoticonEmoticon